Hayatımda emeğimin karşılığı olarak elde ettiğim ilk parayı, bir başka deyişle ücreti, mali müşavir olan babam için eskiden Bakırköy’de bulunan Sosyal Güvenlik Kurumu’nda tamamladığım bir iş için almıştım. Tabii ki bunu bir kenara bırakırsak ilk iş deneyimim Türkiye’nin güzide inşaat firmalarından birinde başladı ancak yine de inşaat sektörünün bana uygun olmadığını, en azından şantiye ortamının, orada anladım. Belirsiz saatler haftada minimum 6 gün çalışılması ve çoğu şantiyede hala cahiliye devrinden kalma iki haftada bir pazar tatili uygulamasının olduğu bir sektörde bulunmamanın ne bana ne de insanlığa bir faydası olmayacağı aşikardı. Ayrıca şantiyelerin Türkiye’deki genel görünümü ve insan hayatının neredeyse bir kaç yüz kiloluk metal yığınından daha az değerli olduğu bir düzende bu çarpık düzenin bir parçası olmak istemediğimi anlamıştım.